Omeganın Yararları
*Omega yağlarının dengeli alımı vücudu pek çok hastalıklardan koruyor.
*Kalp hastalıklarına karşı koruyor
*Kötü kolesterolü düşürüp, iyi kolesterolü artırıyor.
*Düşük kolesterol seviyesini normal değere çıkartıyor.
*Kalp krizinde etken bir rol oynayan trigliserid seviyesini azaltıyor.
*Kanın akışkanlığını sağlayarak, kalp tarafından kolayca pompalanmasına yardımcı oluyor.
*Böylece damar tıkanıklığı (tromboz) ya da damarlara yağ birikimini (arterioskelerosis) önlüyor.
*Kalp krizi riskini en aza indirgiyor.
*Kalp hastalıklarının bir sebebi de ırsidir. Bu nedenle ailesinde kalp hastalığı olanların küçük yaşlardan itibaren dengeli omega yağı almaları ileriki yaşlarda kalp riskini azaltabiliyor.
Vücut tarafından üretilemediği için dışarıdan besin maddesi olarak alınması gereken ve sinir sistemi hücre işleyişi için son derece önemli olan Omega 3 yağ asitleri son yıllarda tıp çevrelerinde daha çok ilgi görmeye başlamıştır. Bu maddenin her geçen gün farklı bir olumlu etkisi ortaya çıkmaktadır.
Çocuklara Balık Yağı
Araştırmalar, bol miktarda “Omega 3” içeren balık yağının, çocukların zihinsel gelişimlerinde önemli bir rol oynadığını hatta sınav başarılarını artırdığını ortaya koyuyor. 15-16 yaş arası 184 öğrenciye 12 hafta boyunca balık yağı kapsülleri veren İngiliz araştırmacılar, aldıkları sonucu şöyle özetliyor: “Derslerinde iyi not alanların oranı yüzde 24’ten, 34’e yükseldi!”
Omega 3 yağ asitlerinin faydaları nelerdir?
Hamilelik döneminde bolca alınan Omega 3 yağ asitlerinin rahim içinde gelişmekte olan bebeğin beyin ve göz gelişimine önemli katkılarda bulunduğu uzun zamandan beri bilnmektedir. Bunun yanında yeni çalışmalar bu maddenin daha da farklı özelliklerini ortaya çıkarmıştır:
Hamilelik döneminde Omega 3 yağ asitlerini en yüksek seviyede tüketen anne adaylarıyla en düşük seviyede tüketen anne adaylarının hamilelik dönemi, lohusalık ve emzirme dönemi ve bebeklerinin gelişimlerini inceleyen çalışmalarda bu maddeyi yüksek seviyede tüketen anne adaylarında erken doğum riskinin azaldığı, preeklampsinin (preeklampsi halk arasında gebelik zehirlenmesi olarak bilinir ve tansiyon yükselmesi ve idrarda albumin görülmesi şeklinde seyreder) daha az görüldüğü, annede doğum sonrası depresyon ve hafıza bozukluğu oranının daha düşük olduğu gözlemlenmiştir. Yine bu çalışmalar hamilelik döneminde omega 3 maddesini bolca tüketen annelerin bebeklerinin yenidoğan ve bebeklik döneminde daha az uyku sorunu yaşadığını, ileriki dönemlerde çocukluk çağı allerjilerinin daha az görüldüğünü, hiperaktivite gibi dikkat eksikliği sorunlarının daha az yaşandığını göstermektedir. Hatta son bir çalışma hamilelik döneminde yüksek seviyede Omega 3 yağ asiti tüketen anne adaylarının kız çocuklarında ileride meme kanseri görülme riskinin azaldığını bile göstermektedir.
Omega-3, gençlerde diyabet riskini azaltıyor.
ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, özellikle bazı balık türlerinde bolca bulunan omega-3 yağ asitlerinin tüketimi, gençlerde diyabet riskini (1. tip) net bir biçimde azaltıyor.
Özellikle gençleri etkileyen bu ensüline bağımlı diyabet türü, ensülin hormonu üreten pankreas hücrelerinin tahribine yol açıyor. Bu hastalık kontrol altında tutulabiliyor, ancak tedavi edilemiyor.
Araştırmalarını Journal of the American Medical Association dergisinin 26 Eylül sayısında yayımlayan hekimler, bu diyabet türünün nedeni henüz bilinmese de, genetik ve çevre faktörlerinin etken olabileceğine işaret ediyor.
1994 ile 2006 arasında 1770 1. tip diyabet hastası çocuk üzerinde yapılan araştırmada, 6 yıldan fazla izlenen deneklerin, ensülin üreten pankreas hücrelerinin gelişimi, bir yaşından itibaren başlatılan omega-3 yağ asidi tüketimiyle bağlantılı şekilde gözlemlendi. ABD’nin Coloroda Üniversitesinde yapılan araştırmanın sonunda veriler incelendiğinde, omega-3 yağ asidinin düzenli olarak tüketilmesi durumunda, genetik eğilimi bulunan çocuklarda, bu tür diyabetin gelişme riskinin yüzde 55 düşük olduğu görüldü. Araştırmanın başında bulunan Dr Jill Norris, gençleri etkileyen bu diyabet türünün 10 gençten birinde görüldüğünü ve yetişkinleri özellikle 40 yaşından sonra etkileyen ve obezler ile fazla kilolularda daha sık görülen 2. tip diyabetten daha seyrek ortaya çıktığını belirtti.
Omega nedir?
‘Omega’ adı akla bilim kurguyu getiriyor. Oysa ismini kimyasal yapısından almış. Halk arasında “balıkyağı” olarak bilinen Omega-3 döllenme anından başlayarak anne karnından itibaren yaşam boyunca vücudumuzdaki doku hücrelerinin önemli yapı taşlarını oluşturuyorlar. Bağışıklık sistemini güçlendirerek kalp, kanser, romatoit artrid ve sedef hastalıklarından koruma sağlıyor. Bilim adamlarının benzersiz ve güçlü ilaç olarak adlandırdıkları Omega-3 yağ asitleri olmadan “beden çöker” demek hiç de abartılı olmaz. Çünkü bu yağ asitleri hücrelerin davranışını kontrol ediyor ve her hücre nasıl işliyorsa, bedenin tümü de öyle işliyor. Hücrelerin her birindeki en ufak bir yağ asidi dengesizliği, onların çıldırmalarına ve tüm bedende kaos ortamı oluşturmalarına yol açıyor. Omega-3, retina, beyin ve sperm hücrelerinin işlevlerini hatasız olarak yerine getirmeleri açısından gerekli. Eksikliği, retinada görme fonksiyonunun azalmasına yol açabiliyor. Ayrıca, ruh hali, konsantrasyon, bellek, dikkat ve davranış bozukluklarına neden olabiliyor.
Omega-3 doğanın en harika çok yönlü ilaçlarından biri. Kolesterol düşürücü ilaçlar kadar etkili. Yüksek trigliseridler için bilinen en iyi ilaç. Ayrıca damar sertliği ve tıkanıklılığı, enfeksiyon hastalıkları ve davranış bozuklukları üzerinde olumlu etkilere sahip.
Omega-3 yağ asitlerinin dengeli alımı, sağlığımız için temel olan ideal kan dolaşımını sağlıyor. Ayrıca beynin gelişimine, sağlıklı büyümeye ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı oluyor. Cildin nemini koruyarak, genç görünmesine ve tüm cilt hücrelerinin işlevlerini düzenlenmesine yardımcı oluyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından önerilen ideal denge, her 5-10 gram Omega-6 yağ asidine karşılık 1 gram Omega-3 yağ asidi şeklinde. Aşırı Omega-6 yağ asiti alımı Omega-3 yağ asitlerinin yararını baltalayabiliyor. Omega-3 ve Omega-6 yağ asitleri vücutta görevleri gereği kendi aralarında sürekli rekabet halindedirler. Omega-3, kanın akışkanlığını sağlarken, Omega-6 pıhtılaşmayı artırıyor. Omega-6, büyüme ve cilt için gerekli, Omega-3 ise sağlıklı ve uzun bir ömrün anahtarı. Aşırı Omega-6 alımı kanı pıhtılaştırmanın yanı sıra kolesterol plaklarının oluşumunu kolaylaştırıp, alerji ve iltihaba bağlı hastalıkların gelişimine yol açıyor.
Omega-3 ise tam tersini yani kanın pıhtılaşmasını, kolesterolün yükselmesini ve iltihabi hastalıkların oluşumunu engelliyor.
Omega-6 en çok bitkisel sıvıyağlarda, Omega-3 ise en çok yağlı balıklarda bulunuyor. Balıklar bu maddeyi yosun ve planktonlardan elde ediyorlar.
Kansere karşı etkili
Vücudumuzda bulunan kötü huylu hücreleri baskı altında tutabilmek ve yok edebilmek için bağışıklık sistemi omega yağlarından güç alıyor. Yapılan araştırmalarda göğüs, prostat ve kolon kanseri başta olmak üzere pek çok kanser türünde omega yağ asitlerinin yararlı olduğu gözlendi.
Kangreni önlüyor
Kanı inceltip damarları koruyor ve pıhtılaşmayı önlüyor. Kanın tüm vücutta dolaşmasını sağlayarak parmak ucu hissizleşmesini, el ve ayak parmaklarının dolaşıma bağlı üşümesini önlüyor veya azaltıyor.
Diyabeti geciktiriyor
Yapılan son araştırmalar balıkta bulunan Omega-3 yağ asitlerinin insülinin işlevini artırarak ve diyabette özellikle de tip II diyabetlilerde hastalığı geciktirdiği ortaya çıktı.
Yaşlanmayı durduruyor
Omega yağ asitleri serbest radikallere karşı savaşarak cilt hücrelerinin yaşlanmasını engelliyor. Hücreleri yenileyip cildi güzelleştiriyor.
Cildi içten nemlendirir, yeniler, cilt altı bağ dokusunun temel taşları olan kollajen ve elastini korur böylece yaşlanmayı geciktirir.
Migrene iyi geliyor
Kanın beyin damarlarında rahatça dolaşmasını sağlayarak migren tipi ağrıları önlüyor.
İltihabi hastalıkları önlüyor
Güçlü bir bağışıklık sistemi için omega yağları çok önemli. Başta gribal enfeksiyonlar olmak üzere, sedef, romatoit artartrit, astım ve alerji gibi hastalıkların tedavisinde önemli rol oynuyor.