Melike İlgün, hayatımda bir çok noktadan yollarımızın kesiştiği kıymetli bir arkadaş, dost, eş,anne, gazeteci ve yazar. Güzel ülkemizde olan bitenlerden beri nedense bir türlü sitede paylaşımlar yapamamıştım. Sonrasında açılışı O’na ve yeni kitabı “Bir Başvekil Sevdim” e ayırıp tarihin tanıklık ettiği bu büyük aşk ile yeniden dönüş olsun istedim. Ayrıca bugünün Basın Bayramı olması dolayısı ile bir gazeteci-yazar konuğumu sayfalara taşımak istedim. Gerçek hak ve özgürlükler eşliğinde görevlerini yapabilecekleri güzel bir bayram olması en büyük temennimdir.
Bir Başvekil Sevdim Melike İlgün’ ün 3. romanı. İlk kitabi Kemal’e Eren Kadınlar, Atatürk’e aşık iki kadın Fikriye ve Latife Hanım’ın suskunluklarını bozdukları etkileyici bir romandı. Enver Paşa’nın Sultani yine tarihten iki önemli ismin aşkına tanık olduğumuz Enver Paşa ve Naciye Sultan aşkının öyküsüydü 🙂 Ve yine tarihin tozlu yaprakları arasından bilgiler, belgeler eşliğinde günümüze ulaştırılmış yeni bir aşk öyküsü.
3.Kitap yanı başımızda. Bir Başvekil Sevdim… Güzel yazarımız neler anlattı bize bu kitapta?
Kitap bir döneme imzasını atmış 10 yıl kadar başvekillik yapmış Adnan Menderes ve O’nun aşık olduğu kadınlardan biri olan Ayhan Aydan’ın hayatını anlatan bir kitap. Ayhan Aydan Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli opera sanatçılarından biri. O devirde opera sanatçıları oldukça ünlü ve önemli kişiler. Dönemin dergilerini karıştırdığımda hep onun kapak fotoğrafları ile karşılaştım. Yani şu anda dizi oyuncuları nasıl popülerse o dönemin gerçek yıldızları opera sanatçıları. Günümüze dönsek ne sen ne ben şu anda tek bir isim bile söyleyemeyiz operaya ait maalesef. Sesini duyanın bir daha unutamayacağı kadar yetenekli bir yıldız. Yine dönemin sanatçılarından kendinden yaşça büyük müzisyen, kanun virtüözü ve orkestra şefi Ferit Alnar ile evli. Katıldıkları bir davette Adnan Menderes ile tanışıyor. Adnan Menderes’in 12 yıl süren yasak bir ilişkisi var. O’ndan ayrılıyor ama karısından asla ayrılmıyor. Ferit Alnar’dan bir randevu talep ediyor ve bir anlamda karısı Ayhan Aydan’ı ondan istiyor. Boşanıyorlar ve bundan sonra Ayhan Aydan’ı Ankara’da ki evinin önünden 002 plakalı başbakanlık otomobiliyle bile gelip aldığı büyük aşk başlıyor. Gizli değil ama yasak bir ilişki ..Bu sancılı süreci anlatırken dönemin siyasi olaylarını anlatmadan olmaz dedim. Ve 1950 ler, Menderes dönemi, 27 Mayıs İhtilali ve idama giden yolu Ayhan Aydan gözünden yazdım.
Sen duruşunla, yaptıklarınla örnek bir cumhuriyet kadınısın. Peki sen romantik bir kadın mısın?
Teşekkür ederim çok naziksin. Cevabım hayır. Bunu bende düşündüm romantizmden ne anladığın önemli aslında..Benim için bir ilişkide romantizm karşındakine ne derece değer verdiğin ve onun için nelerden vazgeçebildiğin.. Bu olayda beni en çok etkileyen şey Ayhan Aydan’ın bu aşka sahip çıkma şekli. Bu aşkı öyle bir yaşıyor ki etrafındaki herkes bu aşka sahip çıkıyor ve saygı duyuyor…
Yazmak nasıl bir duygu? Nasıl bir süreç senin için?
Yazmak çok acılı, çok sancılı bir süreç. Yazmak çok yalnız bir his. Kendini her şeyden soyutlayıp bir nevi kimlik değiştirme oluyor benim için. Ama ben bir anneyim. Çocuğunun çorbasını, yoğurdunu yapan, bir diğerini servisten karşılayan, ertesi günün kıymasını dolaptan çıkarmayı unutmak istemeyen bir anneyim…Bu yüzden çoğu zaman çift karakterli gibi oluyorsun. Tüm bunlardan sıyrılıp yazdığın kişiliklere bürünmek… Zor çok zor (Gülüşmeler)
Bir yazarlar var bir de yazanlar var. Yazanlar kendi hayatlarını, anne çocuk ilişkilerini yazıyorlar. Ama yazar olunca özellikle benim gibi tarihte yaşamış bu önemli figürleri göz önüne çıkardığın zaman hata yapma lüksün yok. Ben kahramanlarımın ne yaşadığından çok yaşarken neler hissettiğini kurgulamayı seviyorum. Sanırım o zaman okuyucumun kalbine dokunabiliyorum. Karakterlerim ete kemiğe bürününce unutulmaz oluyorlar. Üç romanımda da kadın gözüyle aşk ve tarih iç içeydi. Tarih anlatmayı seviyorum. Ayrıca kendimi, tüm bunları okuyucuma anlatmayı borçlu hissediyorum. Mustafa Kemal , Enver Paşa ve şimdi de Menderes Türkiye’nin yakın tarihinde olanlara ışık tutabilmek, genç okuyucuların dikkatini çekebilmeyi başarmaksa ne mutlu bana. Zaten gazeteci olduğum için detaycılık, ince araştırma ve hata yapmama duyguları ile tarihin koridorlarında haber peşinde koşuyorum 🙂
Bu en zor kitap mı?
Görünüşte evet. İki çocuk biri 6 aylık. Gecede sayısız uyanıyorsun. Anneliği hakkıyla yapmak istiyorsun. Ama yazmakta istiyorsun. Kafanda hep bir şeyler var. Bir yazsan kurtulup bir sonrakini düşünmeye başlıyorsun ama. Olmuyor öncelikler var. Ama bitti ve işte raflarda yerini aldı bile 🙂
Ya kitap çıktıktan sonra hissedilenler
Kitap çıktıktan sonra ben yenisine odaklanıyorum. Artık interaktif olarak geri dönüşümler alıyoruz. Beğeniler almak ve zaman zaman eleştirilmek işin doğası. Ama doğrusu ben yazıp bitirdikten sonra şöyle düşünüyorum: Herkes sevmek beğenmek zorunda değil ama hakkını verebildiysem yazmanın o zaman mutluyum zaten.
Fakat sohbetimize başlamadan önce Melike’nin telefonu çalmıştı. Hattın diğer ucunda ilkokul öğretmeni kendisini tebrik ediyordu. Gerçekten çok duygusal ve çok gurur verici bir andı. Gözlerinin içi gülüyordu konuşurken 🙂 İşte emeğinin paha biçilemez karşılığını almıştı…
Ben buradan kendi adıma Sevgili Melike İlgün’e teşekkür ediyorum ve gurur duyuyorum kendisiyle. Ve gençlerin onun gibi aydın kişileri örnek almasını diliyorum. Ben yazıyı hazırlayana kadar bir ay gibi kısa bir süre içinde kitabın 3. baskısı da çıktı. Hadi koşun Latigül takipçileri :)) Tükenmeden siz de yetişin…
Yazar hakkında tüm bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. Tıklayınız
2 commentsOn BİR BAŞVEKİL SEVDİM
Çok güzel bir röportaj olmuş canım,ellerine emiğine sağlık.Bende duygulandım öğretmeniyle konuştuğu fotoğrafı görünce,hayat nasıl hızlı geçiyor değil mi?Küçücük öğrencisi kocaman olmuş güzel şeyler yapmış…
Tebrikler
Teşekkür ederim Burcu:)) Bazen emeklerin karşılığı yalnızca maddi değildir..Tıpkı senin şu anda bu röportajı beğenmen gibi..